Malvarlığına karşı işlenen suçlardan olan dolandırıcılık, Türk Ceza Kanunu (“TCK”) m. 157 ile 159 arası hükümlerle düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçunun oluşması için gereken unsurlar failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatması, aldattığı kişi veya başkasının zararına olarak kendisine veya başkasına bir yarar sağlamasıdır.
Hileli Davranışla Aldatma Unsuru Nedir?
Dolandırıcılık suçunun meydana gelebilmesi için gerçek bir kişinin hileli davranışla aldatılması gerekir.
TCK’da failin davranışındaki “hile” için özel bir tanımlama yapılmamıştır. Failin davranışının aldatma kabiliyeti var ise hilenin varlığından söz edilmesi mümkündür.
Hile, nitelikli bir yalandır. Hileli davranışla aldatılan kişinin gerçek olmayan, yanlış bir düşünceye, tasavvura kapılması sağlanır. Kişinin batıl inançlara sevk edilmesi, bu inançlarından yararlanılması gibi davranışlar da hiledir. Hilenin mağdurun iradesi üzerinde etki yaratacak, onu hataya düşürecek nitelikte olması gerekir. Aldanma, failin hileli hareketinin neticesi olmalıdır.
Yargıtay da hileli davranış unsuruyla ilgili şu açıklamaları yapmıştır:
“(…) Hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli birtakım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.” (YCGK 2017/15-1061 E., 2019/426 K. sayılı ve 14.05.2019 tarihli kararı)
Yargıtay’a göre failin sipariş ettiği menü karşılığında kasiyer olarak çalışan mağdura 100 TL uzattığı, mağdur kasada para üstü için bozuk para ararken 100 TL’yi geri isteyerek bozuk para ile ödeme yapacağını söylediği, bu sırada mağdurun kafasını karıştırarak 100 TL’yi geri almadığını söylediği ve yeniden 100 TL’yi teslim etmesini sağladığı olayda basit bir yalanı aşan hileli davranış mevcuttur (YCGK 2017/13-4 E., 2019/383 K. sayılı ve 07.05.2019 tarihli kararı). Yargıtay’a göre failin mağdurun cep telefonunu bir yere telefon etmek üzere ödünç aldığından bahisle aldığı ve geri getirmeyerek uzaklaştığı olayda da hileli davranış mevcuttur (Yargıtay 15. CD. 2019/4692 E., 2019/7647 K. sayılı ve 08.07.2019 tarihli kararı). Buna karşılık fail hileli hareketlerle kasiyerden para almasına rağmen kasiyerin bunu hemen anlayıp parayı geri istediği olayda Yargıtay, dolandırıcılık suçunun değil hırsızlık suçunun oluştuğuna kanaat getirmiştir (Yargıtay 2. CD. 2019/11649 E., 2019/14417 K. sayılı ve 30.09.2019 tarihli kararı). Zira bu olayda fail, henüz suça konu parayı hakimiyet alanından çıkarmadan aldanma unsuru ortadan kalkmıştır.
Suçun icra hareketlerinin başladığını söylemek için hileli davranışın varlığı yeterlidir, mağdurun aldanmış olması gerekmez. Bu husus özellikle suça teşebbüsün belirlenmesinde önem taşır.
Dolandırıcılık Suçunda Yarar Sağlama Unsuru
Dolandırıcılık bir zarar suçudur. Diğer bir deyişle suçun meydana gelmesi için hileli davranışla aldatmanın sonucunda bir zarar meydana gelmiş olmalı, fail bu suretle bir yarar elde etmelidir. Zarara uğrayan kişiyle aldatılan kişinin aynı kişi olması gerekmez. Suçla korunan hukuki yarar malvarlığı olduğuna göre meydana gelen zararın malvarlığına yönelik bir zarar olması gerekir. Ekonomik değeri olan herhangi bir şey bu anlamda zararın ve dolayısıyla failin sağladığı yararın konusu olabilir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihadı ile vurguladığı üzere suçun oluşması için zararın failin hileli söz ve davranışlarından sonra ve bu nitelikteki söz ve davranışlarının sonucunda oluşması gerekir. Önceden oluşmuş bir zarar ya da doğmuş bir borç için failin hileli davranışlarda bulunması halinde dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır. Zira karşı taraf, zararın veya alacağın varlığından haberdar olup zarar veya borç kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu oluşmamıştır. (YCGK 1998/6-8 E., 1998/69 K. sayılı ve 03.03.1998 tarihli kararı)
Yarar sağlama unsuru, suçun işlendiği yerin ve dolayısıyla suç için yetkili merciin belirlenmesi bakımından da önemlidir. Yargıtay’a göre suçun icra hareketlerinin gerçekleştirdiği yer ile menfaatin elde edildiği yer birbirinden farklı ise, menfaatin elde edildiği yerin suç yeri olarak kabul edilmesi gerekir. Örneğin mağdurun iradesinin fesada uğradığı ve parayı banka yoluyla failin hesabına gönderdiği yer ile failin parayı çektiği yer birbirinden farklı olabilir. Bu durumda, failin parayı çektiği yerin suç yeri olarak kabulü gerekir (Yargıtay 15. CD. 2015/14021 E., 2015/29798 K. sayılı ve 12.10.2015 tarihli kararı).
Dolandırıcılık Suçunun Nitelikli Halleri
Suçun Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi
Dolandırıcılık suçu, kişinin dini inanç ve duygularının kötüye kullanılması suretiyle işlenmişse TCK m. 158/1-a ile düzenlenen nitelikli halin varlığından bahsedilir. Sözü edilen nitelikli hal, dolandırıcılık suçunun en sık karşılaşılan işleniş biçimlerinden biridir.
Örnek olarak Yargıtay; “sizde büyü var, evde muska var” söylemi ile büyü bozulmadığı takdirde felç olacaklarını söyleyerek mağdurları aldatmayı (Yargıtay 15. CD. 2017/5038 E., 2019/9396 K. sayılı ve 03.10.2019 tarihli kararı), kıymetli eşyalarını verdiği takdirde hocaya okutup geri vereceğini söyleyerek mağduru aldatmayı (Yargıtay 15. CD. 2017/5682 E., 2019/9062 K. sayılı ve 26.09.2019 tarihli kararı), fallarına bakıp kendilerine zarar geleceğini, eşlerinden ayrılacaklarını, ailelerinin dağılacağını, kendileri ve aileleri için büyü yapıldığını, hasta yakınlarını iyileştirebileceğini, tarlalarında gömü olduğunu, bu gömüyü bulabileceğini, muska yaptığı takdirde bu kötülükler ve büyü ile kendilerine yapılmış olan diğer muskalardan kurtulabileceklerini söyleyerek mağdurları aldatmayı (Yargıtay 15 CD. 2017/4464 E., 2019/6481 K. sayılı ve 28.05.2019 tarihli kararı) anılan nitelikli hal kapsamında değerlendirmiştir.
Suçun Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
Kişilerin hastalık, doğal afet, kaza vb. tehlikeli durum veya zor şartlarda kalması, failin suç işlemesini kolaylaştırır. Bu sebeple dolandırıcılık suçu işlenirken kişinin bu anlardaki çaresizliğinden faydalanmak nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.
Örnek olarak Yargıtay Alzheimer hastası annesinin yanında refakatçi olarak kalan mağdurun hastane odasından aranarak hastanın tahlillerinin iyi çıkmadığı, sevk edileceği, bunun için ödeme yapılması gerektiğinden bahisle ve hemşirelere imzalatılmak üzere evrak teslim edilerek aldatılmasını (YCGK 2014/15-598 E., 2017/31 K. sayılı ve 31.01.2017 tarihli kararı); diyaliz hastası mağdurun böbrek nakli sağlanabileceği vaadi ile aldatılmasını (Yargıtay 15. CD. 2015/5645 E., 2015/24172 K. sayılı ve 22.04.2015 tarihli kararı); mağdurun hastanede tedavi gören torununun rahatsızlandığı ve acil ilaç kullanması gerektiği söylenerek aldatılmasını (Yargıtay 15. CD. 2012/21145 E., 2014/13353 K. sayılı ve 03.07.2014 tarihli kararı) anılan nitelikli hal kapsamında değerlendirmiştir.
Suçun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
Suçun algılama yeteneği zayıflamış kişinin bu durumundan yararlanılarak işlenmesi, suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Aldatılan kişinin yaşının küçük olması, alkol etkisinde olması, yaşlılığı, akıl zayıflığı vb. haller, algılama yeteneğinin zayıfladığı haller olarak sayılabilir. Algılama yeteneğinin zayıflığından bahsedebilmek için mağdurda zayıf da olsa bir iradenin varlığı aranır. Algılama yeteneğinin gerçekten azalmış olup olmadığı her somut olayda ayrıca değerlendirilmelidir.
Yargıtay TCK m. 158/1-c ile düzenlenen nitelikli halin varlığının tıbbi raporla ortaya konmasını aramaktadır. Telkine yatkın hale getiren akıl zayıflığı (Yargıtay 15. CD. 2017/6357 E., 2019/9345 K. sayılı ve 02.10.2019 tarihli kararı), yaşlanma kaynaklı algılama yeteneği zayıflığı (Yargıtay 15. CD. 2019/4192 E., 2019/6403 K. sayılı ve 28.05.2019 tarihli kararı) gibi durumlar tıbbi rapor ile sabit görüldüğü sürece bu nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedir.
Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
Belediyeler, kaymakamlıklar, adli makamlar (mahkemeler, savcılıklar vb.), polis merkezleri, siyasi parti örgütleri, vakıf ve dernek teşkilatları gibi kurum ve kuruluşların dolandırıcılık suçunda kullanılması aldatmayı kolaylaştıracağından bu kurumların araç olarak kullanılması suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için kurum ve kuruluşların isminin kullanılması yeterli değildir. Kurum ve kuruluşlara ait yazı, belge, kıyafet, taşıt gibi maddi varlığın suçta kullanılması gerekir.
Örneğin Yargıtay; Emniyet Genel Müdürlüğü’nün maddi varlığı olan trafik tescil belgesinin sahte tanzim edilerek suçta kullanılmasını (Yargıtay 15 CD. 2017/4863 E., 2019/8562 K. sayılı ve 19.09.2019 tarihli kararı), suçta noterliğin maddi varlıklarından sayılan vekaletnamenin sahte tanzim edilerek kullanılmasını (Yargıtay 21. CD. 2016/10355 E., 2016/7988 K. sayılı ve 26.12.2016 tarihli kararı), askeri üniformanın suç işlenirken kullanılmasını (Yargıtay 15. CD. 2013/26603 E., 2016/3604 K. sayılı ve 19.04.2016 tarihli kararı), suçun işlenmesinde sahte sürücü belgesi ve sahte plaka kullanılmasını (Yargıtay 23. CD. 2015/2743 E., 2015/5219 K. sayılı ve 15.10.2015 tarihli kararı) sözü edilen nitelikli hal kapsamında değerlendirmiştir.
Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi
Dolandırıcılık eyleminde malvarlığı zarara uğratılan, bir kamu kurum veya kuruluşu ise bu husus TCK m. 158/1-e kapsamında suçun nitelikli halini oluşturur.
Yargıtay, sahte imza ile gerçeğe aykırı ders çizelgeleri düzenlenerek Türkiye İş Kurumu’ndan engelli bakım elemanlığı eğitim ödeneği alınmasını (Yargıtay 15. CD. 2017/10054 E., 2019/15389 K. sayılı ve 23.12.2019 tarihli kararı), failin sahte tanzim edilmiş silahsız özel güvenlik kimlik kartı kullanarak valilikte işe girmesi ve gelir elde etmesini (Yargıtay 15. CD. 2017/6919 E., 2019/9273 K. sayılı ve 01.10.2019 tarihli kararı), sahte otobüs biniş kartları üreterek satmayı (Yargıtay 15. CD. 2015/9543 E., 2018/6450 K. sayılı ve 09.10.2018 tarihli kararı) anılan nitelikli hal kapsamında değerlendirmiştir.
Suçun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kartı Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
TCK m. 158/1-f ile iki nitelikli hal düzenlenmiştir: Suçun bilişim sistemi aracılığıyla işlenmesi ile banka/kredi kartı kurumu aracılığıyla işlenmesi. Bilişim sistemi aracılığıyla işlenen suçtan bahsedebilmek için failin gerçek kişiyi aldatmaya yönelik hileli davranışının bilişim sistemleri aracılığıyla gerçekleştirilmesi gerekir. Salt bilişim sistemi üzerinden veri değişiklikleri yapılması gibi durumlarda aldatılan gerçek bir kişiden söz etmek mümkün olmadığından dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır.
Yargıtay’a göre bankanın sadece ödeme aracı olarak kullanılması anılan nitelikli halin oluşması için yeterli değildir: “Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.” (Yargıtay 15. CD. 2012/14620 E., 2014/6256 K. sayılı ve 02.04.2014 tarihli kararı). Bu kapsamda Yargıtay, failin hesabında yeterli bakiye olmadığını bildiği halde mağdurla anlaştıkları bedeli göndermiş gibi EFT talimat mesajını mağdura gösterdiği ve bu suretle mağdurun bileziklerini aldığı olayda nitelikli halin gerçekleşmediğine hükmetmiştir. Zira Yargıtay’a göre burada failin kendi telefonundaki banka işlemlerini göstermek dışında bir davranışı yoktur, mağdurla yüz yüze bir araya gelerek alışveriş yapmıştır (Yargıtay 15. CD. 2018/4177 E., 2018/5829 K. sayılı ve 24.09.2018 tarihli kararı).
Yargıtay; suçun internet sitesinde satılık ilanı verilerek işlenmesini (Yargıtay 15. CD. 2015/13333 E., 2018/5432 K. sayılı ve 11.09.2018 tarihli kararı) suçun bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi olarak kabul etmektedir. Buna karşılık internette verilen ilan üzerine tarafların buluşup yüz yüze görüşmeleri halinde bilişim sisteminin aracılığının ortadan kalktığı kabul edilmektedir (Yargıtay 15. CD. 2017/2009 E., 2017/24099 K. sayılı ve 22.11.2017 tarihli kararı).
Suçun Basın ve Yayın Organlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
Suçun yazılı, görsel veya işitsel basın ve yayın organları aracılığıyla işlenmesi halinde TCK m. 158/1-g ile düzenlenen nitelikli halin varlığından bahsedilebilir. Yargıtay bu nitelikli hali sıklıkla suçun işlenmesinde gazete ilanlarından yararlanılması hallerinde uygulamaktadır (Yargıtay 15. CD. 2017/15488 E., 2019/2782 K. sayılı ve 25.03.2019 tarihli kararı; 2017/1055 E., 2019/1214 K. sayılı ve 26.02.2019 tarihli kararı).
Suçun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişiler Tarafından Ticari Faaliyetleri Sırasında veya Kooperatif Yöneticileri Tarafından Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi
Suçun sayılan kişiler tarafından ticari faaliyet veya kooperatif faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde TCK m. 158/1-h ile düzenlenen nitelikli halden bahsedilmektedir. Bu nitelikli halde dolandırıcılık suçu bir özgü suçtur. Yargıtay pek çok kararında, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişiler bakımından anılan nitelikli halin oluşması için suçun “ticari faaliyet sırasında” işlenmiş olması gerektiğini sıklıkla vurgulamıştır (Bkz. Yargıtay 15. CD. 2017/5760 E., 2019/8875 K. sayılı ve 25.09.2019 tarihli kararı).
Suçun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
Suçun avukat, mali müşavir gibi serbest meslek sahibi kişiler tarafından, bu meslekten dolayı yarattıkları güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halde de dolandırıcılık suçu bir özgü suç olarak düzenlenmiştir. Bu doğrultuda kişinin serbest meslek sahibi olup olmadığı Gelir Vergisi Kanunu ile ilgili sair mevzuat hükümlerine göre belirlenecektir.
Anılan nitelikli halden söz edebilmek için failin gerçekten serbest meslek sahibi olması ve kendisine bundan dolayı duyulan güveni kötüye kullanması gerekir. Örneğin Yargıtay, çiftçi olduğunu beyan eden ve serbest meslek faaliyetinde bulunduğu yönünde de bir belge kullanmayan sanığın eyleminin bu nitelikli hali oluşturmadığına karar vermiştir (Yargıtay 15. CD. 2017/9994 E., 2019/15592 K. sayılı ve 25.12.2019 tarihli kararı). Yine Yargıtay’a göre sanığın kendisini sigorta şirketinin yetkili acentesi gibi tanıtıp suç işlemesi bu nitelikli hal kapsamında değildir (Yargıtay 15. CD. 2017/8251 E., 2019/9867 K. sayılı ve 14.10.2019 tarihli kararı).
Suçun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi
Aslında tahsis edilmemesi gereken bir kredinin tahsis edilmesini sağlamak amacıyla suçun işlenmesi halinde TCK m. 158/1-j ile düzenlenen nitelikli halden söz edilmektedir. Yargıtay, mağdura ait nüfus cüzdanı üzerinde fotoğraf değişikliği yaparak sahte olarak düzenlediği nüfus cüzdanı ile esnek hesap limiti açtırarak bankadan ödeme alan failin eylemini bu nitelikli hal kapsamında değerlendirmiştir (Yargıtay 15. CD., 2017/8383 E., 2019/14668 K. sayılı ve 11.12.2019 tarihli kararı). Yine benzer şekilde Yargıtay, bankaya sunulan ücret bordrosu ve çalışma belgesindeki imzaların sahte olduğu olayda anılan nitelikli halin meydana geldiğine hükmetmiştir (Yargıtay 15. CD. 2017/8057 E., 2019/12589 K. sayılı ve 21.11.2019 tarihli kararı).
Suçun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi
Dolandırıcılık suçunun herhangi bir sigorta bedelinin alınması maksadıyla işlenmesi de nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halden bahsedebilmek için kişilerin sigorta bedelini tahsil etmek amacıyla bir mizansen yaratması ve başvurularını bu doğrultuda yapması gerekir. Örneğin Yargıtay, gerçekte bir kaza olmadığı halde önceden hasarlı olan araçların çarpıştırılması ile sahte kaza meydana getirilen olayda anılan nitelikli halin oluştuğunu değerlendirmiştir (Yargıtay 15. CD. 2014/1455 E., 2016/7840 K. sayılı ve 20.10.2016 tarihli kararı)
Suçun Kişinin Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle İşlenmesi
Dolandırıcılık suçunu işleyen failin kendini kamu görevlisi, banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi, 6763 s. Kanun ile değişik TCK m. 158/1-l ile nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Yargıtay da kendisini polis (Yargıtay 15. CD. 2018/5318 E., 2019/7296 K. sayılı ve 26.06.2019 tarihli kararı), jandarma istihbarat elemanı (Yargıtay 15. CD. 2017/30662 E., 2019/6457 K. sayılı ve 28.05.2019 tarihli kararı) veya savcı (Yargıtay 15 CD. 2018/1835 E., 2019/5898 K. sayılı ve 20.05.2019 tarihli kararı) olarak tanıtıp mağdurlar üzerinde güven yaratan faillerin dolandırıcılık eylemlerini anılan nitelikli hal kapsamında değerlendirmiştir.
Suçun Kamu Görevlileriyle İlişkisi Olduğundan Bahisle ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle İşlenmesi
TCK m. 158/2’ye göre fail, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğu, onlar nezdinde hatırının sayıldığı ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle kişiyi aldatır ve menfaat temin ederse, suçun nitelikli halinin gerektirdiği cezaya hükmedilir.
Yargıtay’ın çeşitli kararlarında da belirttiği üzere sözü edilen nitelikli halin meydana gelmesi için failin, ismen söylemese bile kimden söz edildiğini karşı tarafın anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, unvanı ve lakabını söylediği kamu görevlilerini tanıdığını, hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru aldatması gerekir (Yargıtay 15. CD. 2017/7583 E., 2019/9635 K. sayılı ve 09.10.2019 tarihli kararı).
Örnek kararlarında Yargıtay, bakanlıkta müsteşar olan belirli bir kişiyi ve ismini paylaştığı bir milletvekilini tanıdığından bahisle güven telkin eden failin eylemini (Yargıtay 15. CD. 2017/6307 E., 2019/9449 K. sayılı ve 03.10.2019 tarihli kararı), belediye başkanlığında şoför olarak çalışan failin belediye başkanı ile görüşerek yapılacak bir ihalenin kazanılmasını sağlayabileceğinden bahisle menfaat elde ettiği eylemini (Yargıtay 15. CD. 2015/11751 E., 2018/6323 K. sayılı ve 04.10.2018 tarihli kararı) TCK m. 158/2 kapsamında değerlendirmiştir.
Dolandırıcılık Suçunda Artırım Sebepleri
Suçun Üç veya Daha Fazla Kişi Tarafından İşlenmesi
6763 s. Kanun ile değişik TCK m. 158/3’e göre suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. Yargıtay tarafından da sabit görüldüğü üzere TCK m. 158/3 ile yapılan düzenleme bir nitelikli hal olmayıp suçun basit haline de nitelikli haline de uygulanacak bir artırım sebebidir (Yargıtay 15. CD. 2019/1730 E., 2019/1878 K. sayılı ve 11.03.2019 tarihli kararı). Dolayısıyla suçun basit halinin üç veya daha fazla kişi tarafından işlenmesi durumunda asliye ceza mahkemeleri görevli olacaktır.
Suçun Suç İşlemek için Teşkil Edilmiş Bir Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi
6763 s. Kanun ile değişik TCK m. 158/3’e göre dolandırıcılık suçu, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş ise verilecek ceza bir kat artırılır. Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından işlenmesi halinde olduğu gibi, bu husus da bir artırım sebebi olarak düzenlenmiştir.
Dolandırıcılık Suçunun Bir Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla İşlenmesi
TCK m. 159’a göre dolandırıcılık suçu, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmiş ise hafifletici nedenin varlığından söz edilir. Bu durumda suç şikayete bağlı hale gelir. Verilecek ceza da altı aydan bir yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıdır.
Dolandırıcılık Suçunda Uzlaştırma
CMK m. 253/1-b-8’de gösterildiği üzere dolandırıcılık suçunun TCK m. 157’de düzenlenen basit hali uzlaştırmaya tabidir. Buna göre basit dolandırıcılık, şikayete bağlı olmamasına rağmen uzlaştırmaya tabidir. TCK m. 159 ile gösterildiği üzere suçun bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde ise şikayete bağlı suçtan söz edildiği için suç uzlaştırmaya tabi olacaktır. Suçun nitelikli halleri uzlaştırmaya tabi değildir.
Basit dolandırıcılık suçunun soruşturulmasında şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek kişi ya da özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur. Bu süreçte söz sahibi olacak kişi, dolandırıcılık suçu sebebiyle zarara uğrayan gerçek veya tüzel kişidir. Buna göre zarara uğrayanın talep ettiği maddi veya manevi edimi yerine getiren şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir.
Dolandırıcılık Suçunda Etkin Pişmanlık
TCK m. 168 ile düzenlenen etkin pişmanlık hükümleri dolandırıcılık suçu için de uygulanmaktadır. Etkin pişmanlık, basit dolandırıcılık suçunu kapsadığı gibi, suçun nitelikli hallerini de kapsar. Buna göre failin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde uygulanacak yaptırımda indirim uygulanır. Etkin pişmanlık:
- Suç tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle kovuşturma başlamadan önce gösterilirse cezanın üçte ikisine kadarı indirilir,
- Kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmeden önce gösterilirse yarısına kadarı indirilir.
Dolandırıcılık Suçunda Dava Zamanaşımı ve Görevli Mahkeme
TCK m. 66 ile gösterildiği üzere dolandırıcılık suçunda dava zamanaşımı kural olarak; suçun basit hali bakımından 8 yıl, nitelikli halleri bakımından ise 15 yıldır. Suçun işlendiği tarihten itibaren bu sürelerin geçmesiyle artık fail hakkındaki davaya devam edilemeyecek, bir yaptırıma hükmedilemeyecektir. Ancak dava zamanaşımının durduğu ve kesildiği haller saklıdır. Dava zamanaşımının somut olayın özelliklerine göre uzman bir hukukçu tarafından hesaplanmasında yarar vardır.
Dolandırıcılık suçunun basit halinde görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleri iken nitelikli hallerinde Ağır Ceza Mahkemeleri görevli olacaktır.
Yorum yaz